Çay 5000 yıl önce hayatımıza girmiş ve gerek tadından gerekse sağlığa olan faydalarından özellikle biz Türklerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Hem sıcak sohbetlerimizin hem arkadaş buluşmalarımızın en renkli içeceği olmuştur. Siyah, beyaz, yeşil, kırmızı… Rengi her ne olursa olsun, çay ve bitki çayları tatlarıyla bize rahatlık hissi vermiş, aynı zamanda içlerindeki yararlı etken maddeler sayesinde birçok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. Çayların bazı kanserlerin, kalp damar hastalıklarının ve osteoporozun da dahil olduğu birçok sağlık problemine karşı koruyucu özellikleri olduğu bilimsel çalışmalarda da yer almaktadır. Vazgeçilmezimiz olan çaylar, doğru beslenme ve yeterli su tüketimi ile birlikte, hem günümüzün her anına tat katmaya hem de sağlığımızın koruyucusu olarak hayatımızda yer almaya her daim devam etmektedir.
Bu renklerin hepsi aslında aynı bitkinin – Camellia sinensis – yapraklarından elde edilir. Aralarındaki fark, işlenme şekilleridir. Siyah çay oksitlenmeye uğrayıp kararırken yeşil çay yaprakları çok az işlem görerek sadece kurutulur. Bu oksitlenme işlemi sırasında çaydaki sağlığa çok faydalı olan “kateşinler” kaybolur. Ancak siyah çayda da yeşil çayda olmayan başka yararlı maddeler olduğundan onun da yeşil çaya benzer etkileri/yararları olduğunu söyleyebiliriz. Beyaz çay üretimi için ise yapraklar daha tomurcukken toplanır ve minimum işlemden geçer. Bu sebeple en çok antioksidan etkiye sahip olandır. Ülkemizde ve dünyada yeşil ve siyah çay kadar popüler olmasa da, faydalarından ve hafif tadından dolayı sevenleri her geçen gün artmaktadır.
Bitki çayları ise çeşitli bitkilerin çiçek, kök, tohum, kabuk gibi kısımlarından elde edilir. Hepsinin içinde sağlığa faydalı farklı maddeler vardır ve bu maddeler bazı hastalıklardan korunmada, bazı sağlık sorunlarının tedavisinde ve semptomların hafifletilmesinde etkili olurlar.
İçerdiği etken maddeler, tadı, kokusu ve sonu gelmeyen faydalarıyla çay şifadır, mutluluktur.
Her bitki doğanın bir lütfudur. Doğru bitkileri birlikte tüketmek ise, mucizevi etkiler yaratabilir ve tek bir çayın sağladığı yararları iyice arttırabilir.
Son dönemde sıkça duyduğumuz bazı çaylara biraz daha yakından bakalım. Bu çaylar, bazen arkadaşımızın içtiği çay olarak, bazen de karışık bitki çaylarının içinde karşımıza çıkıyorlar. Çayları bilinçle, size olan faydalarının farkında olarak içmeniz her yudumda keyfinize keyif katacaktır.
Herhalde gün içinde adını en çok duyduğumuz, sağlıklı olduğu için tüketilen çay yeşil çay. Peki yeşil çay neden bu kadar seviliyor? İçerdiği kateşinler başta olmak üzere polifenolik bileşenlerden gelen yüksek antioksidan etkisinden dolayı. Ayrıca yeşil çayın kilo vermeye katkısı olduğu, hem kafein hem kateşinlerin birlikte etkisiyle yağ yakımını hızlandırdığı, ödem atmaya yardımcı olduğu da birçok çalışmada gözlemlenmiş. Kafein içerdiğinden, özellikle uyku sorunu olanlar için akşam saatleri yerine gündüz vakti tüketmek daha iyi bir seçim olacaktır.
Kırmızı çay diye de anılır. Güney Afrika kökenli bu bitki çayı, her geçen gün popülaritesini arttırıyor. Kafein içermediğinden gece vakti dahil günün her saati kullanıma uygundur. Çok güçlü antioksidan özelliği vardır, bu sayede kanserden koruyucu görev yapar. Sindirim sistemine yardımcıdır, şişkinliğe iyi gelir. Kilo vermeye katkısı olduğunu gösteren çalışmalar bile var.
Büyüklerimizin bazı formülleri ne kadar da doğru. Mide bulantısı durumunda ilk yapılan nane limon çayıdır. Bunun bilimsel gerçekliği de var. Nane çayı, mentol başta olmak üzere içerdiği çeşitli maddelerden dolayı mide bulantısını giderici etki gösterir. Aynı zamanda hazmı kolaylaştırıcı ve gaz giderici etkileri de bulunmaktadır. Ayrıca alkol tüketimi sonrası karşılaşılan baş ağrılarını geçirmek için de kullanılır.
Bir dönem zayıflamak isteyenlerin elinden düşmeyen bir çaydı. Şimdilerde nedense popülerliği azaldı. İçerdiği polifenolik bileşenlerden dolayı iyi bir antioksidan, kafeinden dolayı da metabolizma hızlandırıcıdır. İştahı kontrol etmeye yardımcı olur. Kilo vermeyi kolaylaştırdığı da bazı çalışmaların sonuçları arasında. Bu sebeple, sıklıkla zayıflama çaylarının içinde karşılaşırız. Günde 2-3 bardaktan fazla tüketilmemelidir.
Yazının başından beri kaç kere antioksidan kelimesini kullandım bilmiyorum. Peki nedir bu antioksidan etki? Neden bu kadar çok üzerinde duruyoruz?
Antioksidanlar, vücuttaki serbest radikal dediğimiz erken yaşlanma, kanser, kalp hastalıkları gibi rahatsızlıkları teşvik edebilen maddeleri etkisiz hale getirmekte rol alırlar. Yani özetle bizi birçok hastalıktan korumada görevlidirler diyebiliriz.
Meyve ve sebzeler, diyetimizdeki antioksidan kaynaklarıdır. Çay tüketimi de günlük antioksidan alımımıza çok büyük katkı sağlar.
Almayın. Yararlı ve güzel aromalarla dolu çaylarınıza şeker ekleyerek sağlıksız hale getirmeyin. Eğer tadı hoşunuza gitmiyorsa şeker yerine çayınızın içine tarçın kabuğu veya limon, portakal gibi aromalı meyve dilimleri eklemeyi deneyebilirsiniz. Üstelik çaya eklenen limonun, çaydaki antioksidan kapasitesini arttırdığı gözlemlenmiştir.
Bitki çayları, zayıflama sürecinde metabolizmayı hızlandırmak, ödem atmak, iştahı azaltmak gibi katkıları sayesinde forma girerken çok iyi yardımcılardır. Ancak sağlıklı beslenme ve spor olmadan yeterli değillerdir. Diyetinizde değişiklik yapmadan sadece çay ekleyerek yağlarınızın erimesini beklemek gerçekçi olmaz. Kararında tüketildiğinde çok faydalı ve rahatlatıcı olabilirlerken, etkisi artsın diye aşırıya kaçarsanız veya güvenilir olmayan bir kaynaktan çayınızı temin ederseniz tehlikeli yan etkileriyle karşı karşıya kalabilirsiniz. Günde 2-3 bardaktan fazla tüketmemek idealdir. Önemli bir başka nokta ise, herhangi bir sağlık sorununuz varsa tüketmeden önce doktorunuza başvurmanızın gerekliliğidir.